Vizyon isimden 3 adrese kritik mesaj

2 / 20

---

TOPHANE’DEKİ TAHTA SİSTEM DÖNEMİNDEN BERİ BORSAYA İLGİM VAR
Borsagundem.com- Biz sizi sanayi kökenli bir iş adamı olarak tanıyoruz. MÜSİAD Başkanlığı yaptınız, daha sonra siyasete atıldınız, şimdi de sermaye piyasalarındasınız. Geçmişte sermaye piyasalarına ilginiz var mıydı? Bu süreç nasıl başladı, aracı kurum almayı ne zaman düşündünüz?
Ali Bayramoğlu: Her iş hayatının bir finans bacağı olmak zorunda. Şirketler bu ihtiyacını ya banka kanalıyla veya ulusal ya da uluslararası ortaklıklarla karşılamak zorunda. Finansı bu anlamda birkaç paketin içinde değerlendirmek gerekir. Bunlardan biri ihtiyaçlarınızın ne şekilde karşılandığı; ikincisi ise elinizde bir likit veya mevcut sanayide, işletmenizde, iş hayatınızda kullanmadığınız artı kaynağınız varsa bunu ne şekilde değerlendirdiğiniz; üçüncüsü de uluslararası sermaye piyasalarındaki hareketleri iyi analiz etmeniz. Benim Tophane’deki tahta sistem döneminden beri borsaya ilgim var. O zamanlar hisse senedi işlemlerini aracı kurum olarak değil, bir yatırımcı olarak yapıyordum. O zaman da bugün de günlük işlem nasıl yapılır bilmiyorum. Benim alıp da 3, 4 sene, 8 sene taşıdığım kâğıtlar vardı, ama çok büyük miktarda değildi. Hisse senedi piyasalarını yatırımcı gözüyle değerlendiririm. Ancak MÜSİAD Başkanıyken ve Başkan Yardımcılığı dönemimde gerek içeride gerekse uluslararası piyasalara baktığınızda; finans bacağını oluşturabilmiş küçük ve orta boy işletmeler ve büyük işletmelerin çok daha rekabet ortamına sahip olduğunu, önlerini çok daha net görebildiklerini, pazarda rekabet şanslarını çok daha genişletebildiklerine şahit oldum.
İkincisi ise Anadolu mantığı çerçevesinde büyüyen işletmelerin her birisinin aslında kurumsal yapıdan çok aile şirketi statüsünde genişlediğini ve dışarıdan profesyoneller çalıştırdığı zaman sanki zarar ediyormuşçasına hatalarını, kusurlarını, eksiklerini, hepsini kendisinden menkul görmesinden oluşan bir yapıyı gördüm. Türkiye’nin ekonomik şartlarına göre birçok işletme, hacmini katlayarak büyütebilir ama kurumsallaşma, profesyonel yönetim mantığını aynı şekilde şirkete uyarlayamıyor. Talebin çok yoğun olduğu bir dönemde hızla büyüyen şirketler finansal büyümelerini de aynı hızla geliştiremiyor. Çünkü genelde Anadolu mantığı öz kaynaklı çalıştığı için... Fakat, dünyadaki ekonomilere ve şirketlere baktığınızda tablo farklı. Gelişmiş ekonomilerde, Amerika, Avrupa ve Uzakdoğu’daki ülkelerde hem fon yönetiminin, hem finansla yapılarının son derece sağlam ve uzun boyutlu bir mantık çerçevesinde olduğunu görüyoruz. Bu yüzden siz Türkiye’de sermaye yapısını iyi oluşturamadığınız ve finans bacaklarını iyi bir sisteme oturtamadığınız sürece çok iyi sanayici olmanız hamallıktır. Bin liraya üretiyorsunuz bin bir liraya satmaya uğraşıyorsunuz. Yükte ağır, pahada son derece hafif bir mekanizmada çalışıyorsunuz. Ve üstelik sizi destekleme noktasında kaynağa, teminata, krediye ihtiyacınız olduğunda çok küçük rakamlarda bile çok büyük zorluklarla karşılaşabiliyorsunuz. Demek ki finans bacağında çok daha etkin, çok daha kalıcı bir mekanizmaya ihtiyacınız var. Bunlarla haşır neşir olurken, 2006’nın sonunda bir aracı kurum devralmak niyetiyle sektöre bir girişim yaptık. Tam bir satın alma gerçekleştirmek üzereyken o dönemde siyasi bir takım gelişmeler oldu. 2007 seçimlerinde Sayın Başbakan ile yaptığımız bir görüşme çerçevesinde benim milletvekilliği meselesi gündeme gelince finansal adımları dondurduk. Finansal piyasadan çekilmedik ama iş hayatının içerisinde bir taraftan aracı kurum, bir taraftan siyaset, sanayicilik, ticaret, hepsi bir arada yürüyebilecek çok rahat konumlar değildi. Ki, biz iyi kötü yarı profesyonel, yarı kurumsallaşmış bir yapıda çalışıyor olmamıza rağmen o dönemde bu yatırımı dondurduk. 2011 yılında milletvekilliği sürecini bitirip yeniden aday olmayınca tekrar bu sektöre girme kararı verdik. Geçen sene çeşitli görüşmeler çerçevesinde bir aracı kurumu devraldık.