E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaSpor5 görüşme yaptım, 5 ay hapis yattım ---

5 görüşme yaptım, 5 ay hapis yattım

5 görüşme yaptım, 5 ay hapis yattım
01 Temmuz 2012 - 02:27 borsagundem.com

Beşiktaş'la yolları ayrılmış olsa da 'Beşiktaş benim bir diğer yanım. Bugün ayrılır yarın geri döneriz' diyen Tayfur Havutçu Metris günlerini anlattı

Beşiktaş İnönü Stadı'na bakan bir mekanda buluşuyoruz. Stadı görünce heyecanlanıyor biraz. "Manzara nasıl?" diyoruz. "Harika" diye cevap veriyor. "Stadın önünden ne zaman geçsem hep böyle bir garip hissediyorum."diyor.Beşiktaş'la yolları ayrılmış olsa da "Beşiktaş benim bir diğer yanım. Bugün ayrılır yarın geri döneriz. Kulübe asla kırgın değilim." şeklinde dile getiriyor duygularını. Siyah beyaz manzara eşliğinde başlıyoruz söyleşiye.
Ayrılma sürecinizde "Yönetimin önünde engel değildim." şeklinde bir söyleminiz olmuştu. Bununla neyi kastettiniz?
Bazı yöneticilerin play-off sürecinin bitişini bile beklemeden başka hocalarla temasa geçtiklerini duydum. Oysa benimle konuştuktan sonra göndermek istiyorlarsa gönderirlerdi. Bu konuda kimseye engel olacak değildim.
Fikret Orman'la konuştunuz mu konuyu, ne dedi?
'Haklısın.' dedi. Sezon bitiminde on günlük bir süreç vardı. Bu süreçte basının yaptığı haberler beni de hem de kulübü de çok yıprattı. Yapılanlar şık değildi.
Görevinize son verileceğini bile bile neden istifa etmediniz?
İstifa edilecek bir süreç değildi. Play-off maçları oynanıyordu. Takımı o durumda bırakamazdım. Ama normal bir süreç olsaydı. Daha farklı davranırdım.
Yaşanan onca şeye rağmen "Kırgın değilim." dediniz. Arkamdan iş çevirenler de dedikleriniz dâhil mi buna?
Beşiktaş benim bir parçam, yuvam. Kulübe kırgınlığım söz konusu olamaz.
Bir gün belki geri dönerim ve bu isimlerle tekrar yüz yüze gelebilirim açıklaması mı bu?
Hayır, Malum isimlere kırgınım.
Malum kişiler derken?
İsim vermeyeyim. Sayın Fikret Orman'a verdim isimleri. Kendisi de biliyor.
Yeniden bir teklif gelse dönmeyi düşünür müsünüz?
Böyle bir durum şu an için söz konusu değil. Yeni bir hoca göreve getirildi. Samet (Aybaba) hoca da bu camianın içinden biri. Beşiktaş için faydalı olmaya çalışacaktır. Ama Nihayetinde Beşiktaş benim bir diğer yanım. Bugün ayrılır, yarın geri döneriz.
Kulüpten ayrılmadan Fikret Orman'ın size kulüpte farklı bir görev teklif ettiği, sizin de bu görevi reddettiğiniz söyleniyor. Oysa Metris'ten çıktıktan sonra genel koordinatörlük görevini kabul etmiştiniz.
Çıktıktan sonra Başkanımız Yıldırım Demirören hemen göreve başlayabileceğimi söyledi, ama kabul etmedim. Sonuçta takımdan beş ay uzak kalmıştım. Bu sürecin beni ve kulübü daha fazla yıpratmaması için dışarıda kalmak istedim. Ancak başkan "Takımın sana ihtiyacı var." dedi. Hayır diyemezdim.
Sonra neden kabul etmediniz?
Artık yoluma teknik direktör olarak devam etmek istiyorum.
Taraftar sizi Beşiktaş'ın çocuğu diye çağırıyor, Nihat Kahveci ve Ergin Ataman bu şekilde çağırıyordu. Ama kime Beşiktaş'ın çocuğu bir aksilik yaşanıyor. Beşiktaş'ın çocuklarında bir uğursuzluk mu var?
Hayır, böyle bir uğursuzluk olduğunu düşünmüyorum. Nihat'ın kulüpten alacağı vardı. Sanırım ödemeleri zamanında yapılmadı. O da mahkemeye verdi.
Hatta bu yüzden 'Böyle biri Beşiktaş'ın çocuğu olamaz.' ithamlarına maruz kaldı.
Söylenenleri tam olarak bilmiyorum. Ancak böyle şeyler söylendiyse bana göre Nihat'a haksızlık yapılmıştır. Sonuçta hakkını arıyor. Hakkını arayan biri neden ihanet etmiş olsun!
Aynı davranışı yabancı futbolcular yaptığında profesyonel, Türk futbolcular yapınca sorunlu oyuncu oluyor.
Bizim dönemimizde de sesinizi çıkardığınızda problemli oyuncu gözüyle bakılıyordu. Hâlâ değişen bir şey yok. Ancak futbolcular arasında da bu anlamda bir birlik yok. Bence birlik olup haklarını aramamalılar. Hatta Profesyonel Futbolcular Derneği var buraya başvurabilirler. Ama kimse gidip başvurmuyor, kulüple bağı kopsun istemiyor.
Carvalhal'in gönderilmesinde sizin takıma geri dönüşünüz etkili oldu mu?
Hayır, tamamen yönetimin aldığı bir karardı. Boluspor maçının kaybedilmesi etkili oldu diye düşünüyorum. Zaten Başkanımız Fikret Orman'ın da açıklamaları bu yöndeydi.
Peki, neler yapıyorsunuz şu sıralar?
Şu anda beklemedeyim. Tatil yapıyorum. Zaten dinlenmek istiyorum biraz.
Evet, kapkara olmuşsunuz.
(Gülüyor) Aslında tatil öncesi Antalya'da iki haftalık teknik direktörlük kampındaydım. Orada yandım bu kadar. Görenler tatil yaptım sanıyordu. Daha sonra ailemle tatil yaptık.
Beklemede olmak geriyor mu?
Allaha şükürler olsun geçim derdim yok. Hiç çalışmasam da hayatımı idame ettirecek birikimim var. Kim bilir, belki de hiç çalışmayız. Neyin ne olacağını bilmiyoruz. Her şeyin hayırlısı.
Bu süreç sizi yıpratmış olmalı.
Yorulmadım desem yalan olur. Ölümden sonra bir insanın başına gelebilecek en kötü olay başıma geldi. Zihin olarak çok yoruldum. Mahkemeler hâlâ da devam ediyor. Allah'ın izniyle bir sonlansa rahatlayacağım.
PORTEKİZLİLERİN ZİYARETİME GELMESİ ÇOK ŞAŞIRTTI
Metris'ten bahsedelim biraz da...
(Gülüyor) Bahsedelim tatil günlerim... Kamptaydık. Şike olayları başlayalı bir hafta olmuştu. Haber geldi. İfade vermemiz gerektiği söylendi. Serdal Adalı, Ahmet Ateş ve ben aynı gün özel uçakla Türkiye'ye geldik.
Kamptayken ifadeniz için çağrılabileceğinizi tahmin etmiş miydiniz?
Hayır, çağrıldıktan sonra da bir an önce ifade verip dönmeyi planlıyordum. Hatta uçağı bile döneceğiz diye beklettik.
Sizden önce de birçok ismin ifadesine başvuruldu. Gerçekten hiç beklemediğiniz bir durum muydu bu?
Öyle olmasa özel uçakla gelir miyiz ifade vermeye? Uçağı bekletir miyiz?
Çıktıktan sonra telefon kullanmadınız bir süre...
Evet. İnsan korkuyor. Sonuçta Allah biliyor hiçbir suçum olmadan kendimi bir anda cezaevinde buldum. Telefonla beş görüşme yaptım. Bu görüşmeler yüzünden beş ay tutuklu kaldım. Ama işlerimizi telefonla hallediyoruz. Daha fazla direnemedim.
İlk gece geçmek bilmez derler...
Zaten öncesinde son iki gün hiç uyumamıştık.
Ne yaptınız?
Koğuştakiler geleceğimizi duymuş, çay demlemişler. (gülüyor) Bir bardak çay içtik, biraz muhabbet sonra yattık. Yatmak denirse...
İçeri ilk girdiğinizde "Allah kurtarsın kardeş" ritüeline maruz kalmışsınızdır.
(Gülüşmeler) Yok, hayır.
Metris türküsünü mırıldanıyor muydunuz?
(Gülüyor) Yok, hiç türkü bilmem. Ama Bülent (Uygun) öyle bir şeyler söylüyordu Metris'in önü falan.
Koğuşun neşe kaynağı kimdi?
Fenerbahçe kongre üyesi Abdullah Başak vardı. İyi ki yanımızdaydı. Çok esprili bir arkadaştı. Bizi çok motive ediyordu.
Kimler vardı koğuşunuzda?
Ahmet Ateş, Serdal Adalı ve ben aynı koğuşa gönderildik. Bülent Uygun, Sivasspor'un başkanı Mecnun Odyakmaz, kaleci Korcan, Ümit Karan ve bazı kulüp yöneticileri...
Tanıdığınız kişilerle bir arada olmak rahatlatmıştır sizi.
Tabii ki. Aksi olsa bu süreç çok daha zor olabilirdi benim için.
Bir günü nasıl geçiriyordunuz?
Sabah sekizde sayım oluyordu. Sonra hep birlikte kahvaltı yapıyorduk. Sonra ya avukat geliyor ya da görüş oluyordu. Akşamları spor yapıyorduk.
Çok ziyaretçiniz oldu mu? Ziyaretinize en çok kimin gelmesi şaşırttı sizi?
Sağ olsun arkadaşlar, akrabalar yalnız bırakmadı. Yabancı oyuncuların özellikle Portekizlilerin gelmesi şaşırtmıştı beni.
Niye giderayak fırçalamış mıydınız?
(Gülüyor) Hayır. Yabancı oyuncuların gelmesi biraz daha zor. Bakanlıktan izin almaları gerekiyor. Savcılık izni yetmiyor.
Gelmeyenler kara listeye alınmıştır herhalde...
(Gülüşmeler) Kimseye kırgın değilim. İçeri girmek belirli bir prosedürü gerektiriyor. Aslında gelmeyenleri değil, gelenleri liste yaptım.
Bu süreçte aldığınız en büyük ders?
Sabır...
Koğuşta da statlarda olduğu gibi protokol var mıydı?
Tabi, üst katımda protokol sorumlusu Ahmet Ateş yatıyordu. (Gülüşmeler) . Koğuşun ağası yoktu. Ama Mecnun ağabeyle Serdal ağabey aramızda yaşça en büyüğümüzdü. Hiçbir sorunumuz olmadı Allah'a şükür.
Bu kadar erkeğin bulunduğu bir yerde hiç sorun olmadı demek pek inandırıcı gelmiyor.
(Gülüyor)Herkes birbirine son derece saygılıydı. Tabii bireysel olarak moralimizin bozuk olduğu anlar oluyordu. Böyle anlarda herkes birbirinin halinden anlıyordu.
Kumanda kavgası da mı olmadı?
(Gülüyor) Hepimiz maçları seyrediyorduk zaten. Maç olmadığı gün dizilerimiz vardı. Oylama yapıyorduk.
Sürekli takım elbiseyle gördüğünüz isimleri pijama terlik görmek tuhaf olmuştur. Başkanlar karizmayı çizdirdi mi?
Yok, hayır. Bu açıdan bakmıyorduk olaya. Sonuçta orada sürekli bir aradasınız. Paylaşım halindesiniz. Bir iş oldu mu herkes bir ucundan tutuyordu.
Yöneticiler, başkanlar da iş yapıyor muydu?
Tabii herkes yapıyordu. Mesela Serdal ağabeyin bu kadar iyi yemek yaptığını bilmiyordum.
Ya siz?
Benim elimden gelmez. Tost bile yapmayı bilmem.
Çıkan yemekler nasıldı?
Güzeldi. Şikâyet edemem.
Artık göresim yok dediğiniz bir yemek oldu mu?
Bol bol konserve yedik. Çıktıktan sonra bir daha yemedim.
Bireysel olarak nasıl vakit geçiriyordunuz?
Kitap okuyordum.
Hangi kitapları okudunuz?
Stieg Larsson'un Millenium serisini bitirdim. Daha birçok kitap bitirmişimdir. Dini kitaplar da okuyordum. İçerde ne kadar kalacağımız belli değildi. Manevi olarak güçlü olmak durumundaydık
Maneviyat demişken, daha önce de namaz kıldığınız biliniyordu. Orada da rahat kılabildiniz mi?
Evet, tabii rahatlıkla kılabiliyordum. Sadece ben değil koğuştan mesela Bülent Uygun da kılıyordu. Hatta son dönemlerde neredeyse herkes namaza başlamıştı.
Koğuşunuzda kaç kişi kalıyordu?
11 kişiydik.
İlk 11 kurulmuş desenize.
Evet, aynen. Başkan yönetici, futbolcu, kaleci futbol kulübü gibiydik.
Bu arada Cübbeli Ahmet Hoca da Metris'teydi. Konuşma fırsatınız oldu mu hiç?
Bir kere koridorda karşılaştık. Selam verdim. Ama konuşmadık. Zaten o geldikten üç dört gün sonra da tahliye oldum.
Çıktıktan sonra ev ortamına alışmak zor gelmiştir.
Tabii, üç dört gün bocaladım, durgundum. Ama sonra bir şekilde alışıyor insan. İnsanoğlu çok enteresan bir varlık. Her şeyi unutuyor. Şu anda herşey yaşandı diye gülerek anlatabiliyoruz. Oysa o süreç ne kadar zordu.
İddianameleri okudunuz mu?
Satır satır okudum. İçerde yapacak bir şeyin yok sonuçta. Sadece ben değil herkes okuyordu. Görüşmelerin hep belirli kısımları alınmış. Telefon görüşmeleri metne döküldüğünde çok farklı algılanabilir. Duygu yok. Şakalarınız ciddi gibi görünebiliyor. Bir de futbol jargonu diye bir şey. Dışarıdan biri duysa bunlar ne konuşuyor diyebilir.
Metris çıkışı çok büyük bir kalabalık karşıladı sizi.
Bu kadarını beklemiyordum açıkçası. Demek ki beni doğru tanımışlar. Destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum.
NEDEN BÖYLE BİR ŞEY BAŞIMA GELDİ DEMEDİM
İçerde düşünmek için çok zamanınız oluyor. Hayatınızı, 'ben nerede hata yaptım'ı sorguluyorsunuz sürekli. Bu da manevi bir yolculuğa çıkarıyor sizi. Sorularınızın cevaplarını bulabilmek için daha fazla okuyorsunuz. Hiçbir suçum yokken içeri girdim. 'Neden, ya da ne yaptım da Allah başıma böyle bir olayı verdi?' demedim. Çünkü başımıza gelen her şeyin bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Bu süreç müthiş bir hayat dersi oldu bana. Şimdi anlatırken gülüyoruz ama son derece zor günler yaşadım.
FİTNESS SALONU VAR MI DEDİM, ARKADAŞLAR ÇOK DALGA GEÇTİ
Amerikan filmlerindeki gibi bir cezaevi canlandırıyordum gözümde. İçeri girdik. Tabi bir şey bildiğim yok. Birkaç gün geçti. Canım sıkılıyor. Boş boş oturacağıma spor yapayım dedim. "Burada fitness salonu var mı?" diye sordum. Filmlerde öyle görüyorduk, ne bileyim. Tabii bu soruyu sorunca arkadaşlar çok dalga geçtiler.
ZAMAN

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)