E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaSporTürk futbolunun dev borç yükü!---

Türk futbolunun dev borç yükü!

Türk futbolunun dev borç yükü!
10 Ekim 2016 - 15:10 borsagundem.com

Süper Loto Süper Lig’i 4 büyük kulübün bir türlü çözemedikleri finansal sorunları nedeniyle zor bir dönemden geçiyor

Avrupa'da futbol sezonu büyük bir heyecanla başladı. Transfer borsası özellikle de İngiltere'de dudak uçuklatacak seviyeleri zorluyor. Premier League ekipleri, 5,5 milyar sterlinlik yayın hakları sözleşmesinin verdiği cesaretle hem kendi hem de küresel transfer piyasasının rekorlarını bir bir kırdı, İtalyan, İspanyol ve Alman spor kulüpleri transferde önemli miktarda para harcadı. Bir süredir ekonomik krizde olan İtalyan Serie A’nın, İngiltere'den sonra en fazla transfer harcaması yapan lig olması da dikkatlerden kaçmıyor. İngiliz Premier League, 1,4 milyar euroluk transfer rakamıyla rekor kırdı. Serie A 705 milyon euro, Alman Bundesliga 540 milyon euro, İspanyol La Liga 470 milyon euro, Fransız League 1’de ise 170 milyon euroluk transfer harcaması gerçekleştirildi.

Türkiye'de ise son 9 yılın en az transfer harcaması yapıldı. Spor Toto Süper Lig ekipleri, transfere yalnızca 46 milyon euro harcadılar. Rakamın bu kadar düşmesinin en önemli nedeni UEFA tarafından Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe'ye Finansal Fair Play anlaşması nedeniyle getirilen transfer sınırlaması. Futbol ekonomisti Tuğrul Aksar bu durumu, finansal futbolun yükselişi kavramı İle açıklıyor. Buna göre Avrupa futbolu 5 merkez ülke ve bunun çevresinde yer bulan diğer futbol ligleri ile yeni bir yapıya dönüşmüş durumda, İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa'dan oluşan

5 merkez ülke, ellerindeki mali gücü ve elbette futbolun endüstrileşmesinden de faydalanarak her geçen gün gelirlerini katlayarak artırma imkanına sahip oluyor. Bu aynı zamanda, dünyanın en İyi futbolcularını kendi bünyelerinde toplamalarını ve dolayısıyla sportif başarılarının da artmasını beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, futbolun merkezindeki bu ülkeler ile çevredekiler arasındaki gelir ve başarı farkı her geçen gün daha da artıyor.

Küresel futbol endüstrisinde merkez ile çevre arasındaki uçurumu daha derinleştirecek yeni bir döneme giriliyor. UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nin yapısına İlişkin yaptığı düzenleme de söz konusu 5 merkez ülkeden 4'ünün, turnuvadaki etkinliğini artıracak bir karar oldu. Alınan karara göre İngiltere, ispanya, Almanya ve İtalya liglerinde ilk dört sırayı alan takımlar direkt Şampiyonlar Ligi gruplarına katılma hakkı kazanıyor. Böylece halihazırda 32 takımın katılabildiği ligde 16 takımın yeri garanti edilmiş oluyor. Fransa'dan ise şampiyon takım ile ligi ikinci sırada bitiren takım direkt Şampiyonlar Ligi'nde gruplara katılırken, üçüncü olan takım ön eleme oynayacak. Eğer o takım da ön elemeyi geçerse, Fransa Şampiyonlar Ligi'nde 3 takım bulundurma hakkına sahip oluyor. Yeni statü ile 4 büyük ligden takımların ön elemesiz grup safhasına geçtiği düşünüldüğünde Fransız takımlarının dünyanın en prestijli futbol liginde daha çok temsil edilme imkanı bulabileceği söylenebilir. Bu noktada karşımıza şu şekilde bir tablo çıkıyor. 5 büyük ligden 19 ekibin yerinin garanti olduğu ve geride kalan diğer 49 Avrupa Futbol Ligi'nden ancak 13 ekibe yer olduğu bir Şampiyonlar Ligi yapısı. Söz konusu 49 ligden gelen takımların, genelde grup kuralarında üçüncü ve dördüncü torbalarda yer aldığı düşünüldüğünde, son 16'ya yüksek İhtimalle 5 büyük ligden takımların kalması işten bile olmayacak bir durum İle karşı karşıya kalıyoruz. Şampiyonlar Ligi'nin statüsünde yapılan ve 2018-2019 sezonu ile birlikte devreye girecek değişikliklerden biri de, kulüplerinin ligden elde edecekleri gelirde, ülke puanının etkisinin minimize edilmesi. Buna göre, kulüplerin ligden edinecekleri gelirdeki artış, söz konusu kulübün yakın zamanda Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'ndeki başarılarına paralele şeklide değişim gösterecek. Bu yeni formül devreye girdiğinde, Bayern Münih, Barcelona, Real Madrid, Chelsea, Manchester United gibi kulüplerin daha fazla gelir elde etmesinin de önü açılmış oluyor.

TÜRK FUTBOLUNUN DEV BORÇ YÜKÜ

Peki bu yeni çerçevede Türk futbol kulüplerinin, Avrupa'da rekabet edebilmesi nasıl sağlanacak? Ya da Türk futbol takımları, Avrupalı rakipleri ile rekabet edebilecek mi? Açık söylemek gerekirse karşımızda pek parlak bir tablo yok. Stadyumlarımızda seyirci sayımız her geçen gün düşüyor. Süper Lig de dahil olmak üzere kulüplerimiz kendilerine sponsor bulmakta ve yeni gelir alanları oluşturmakta zorlanıyorlar. Türkiye liglerinin yurt dışında tanınırlığı ve izlenirliği çok sınırlı. Altyapıdan yetenekli jenerasyonlar yetiştirme ve bunları birinci sınıf futbolcu haline dönüştürme oranımız da çok düşük. Bu durum beraberinde kulüplerin ithal futbolcuya dayalı bir yapıya bürünmesini getiriyor. Bu tablonun en karanlık noktası ise kulüplerin borçluluk oranı. Dört büyük takımın toplam borcu 4,6 milyar lira noktasında. Önceki döneme göre 500 milyon liralık bir artış söz konusu. Kulüplerin gelirleri, borçlarını ödemeye yetmiyor. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'in Eylül ayında yaptığı bir açıklama durumun vahametini ortaya koyar cinste. Özbek, Galatasaray'ın sadece bankalara 230 milyon dolar borcu olduğunu ve yıllık 120 milyon lira faiz ödemesi yaptığını açıklayarak bankalara borcun kulübün belini büktüğünü açık yüreklilikle itiraf etmişti. Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar'ın Türk futbolunun finansal durumu İle hazırladığı rapor da, kulüplerin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı göz önüne seriyor. Buna göre;

*Yeni sezona girerken Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un toplam borcu 4.6 milyar lira. Önceki yıla göre yaklaşık 500 milyon lira artış var.

*Süper Lig'de borcu en yüksek olan kulüp 1.5 milyar lirayla Galatasaray. Galatasaray UEFA'nın mail kriterlerini karşılayamadığı İçin bu sene Avrupa kupalarına katılamıyor.

*Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da borçları 1 milyar liranın üzerinde. Trabzonspor'un borcu ise 500 milyon lira dolayında.

*Fenerbahçe geçen sezon 116.5 milyon lirayla en fazla zarar eden kulüp oldu. Fenerbahçe'yi 113.5 milyon lira İle Trabzonspor İzledi.

*Galatasaray'ın yıllık zararı 79.7 milyon lira, şampiyon Beşiktaş sezonu 58.7 milyon lira zararla kapattı.

*Bu yıl Galatasaray'ın transfer gideri 13.3 milyon euro, Trabzonspor'un 11.1 milyon euro, Fenerbahçe'nin 8.5 milyon euro, Beşiktaş'ın 3.5 milyon euro.

Burada not etmek gerekir ki, 4 büyük kulüp diğer büyük Avrupa liglerinde olmayan vergi avantajına rağmen yukarıdaki zararları yapıyorlar. Bu noktada Özbek'in şu sözleri mevcut durumu anlatmaya yeterli: "Geçmişten gelen statla ilgili alınan reklam ve vergi borçlarımız vardı. Bu borç yükü Galatasaray'ın altından kalkamayacağı seviyeye gelmişti. Bizzat Maliye Bakanlığı ile görüşmelerimiz ile borcumuzu 20 milyona düşürdük ve 72 ay vadeye yaydık." Avrupa'da hiçbir kulüp böylesi bir lükse sahip değil. Ne var ki böylesi avantajlara rağmen, kulüpler borç sarmalından bir türlü kurtulamıyor. Bununla birlikte kulüplerimizin önünde bir başka büyük dezavantaj daha var. O da yayın gelirlerine aşırı bağımlılık. Yine Akşar'ın çalışmasından alıntılayacak olursak, Türkiye Süper Lig'inde, "kulüplerin toplam gelirlerinin yüzde 57'si yayın geliri, maç günü gelirlerinin payı yüzde 28, ticari faaliyet ve sponsorluk gelirlerinin payı ise yüzde 15 dolayında." Türkiye'nin stadyum doluluk oranında Avrupa ligleri arasında iyi olmadığı da bir gerçek. Kulüplerin kombine bilet satışında karşılaştığı zorluklar da mevcut durumu anlatır nitelikte. Yeni inşa ettiği stadıyla büyük hava yakalayan Beşiktaş hariç, Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarını kombine bilet almaya ikna edebilmiş gözükmüyor. Öyle ki Beşiktaş bu yıl kombine kart satışlarında 33 bin adetle önemli bir adım atmış durumda. Bir önceki sezon 32 bin kombine satan Galatasaray bu sezon 6 bin 700'de kaldı. Fenerbahçe'nin kombine satışları da 38 binden 9 binlere geriledi. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin sezon başında açıkladıkları tek maçlık bilet ücretlerini de taraftarın ilgisizliğinden dolayı Eylül ayı içerisinde düşürdüğü biliniyor. Süper Lig'de mücadele eden Anadolu takımlarında durumun çok daha kötü olduğu bir gerçek. Örneğin, Konyaspor başkanı, taraftarın maçlara ilgisine rağmen, düşük bilet ücretleri ve yetersiz kombine nedeniyle, stadın maç günündeki masrafını dahi karşılayamadıklarını açıklayabiliyor. Bununla birlikte Süper Lig'deki 4-5 takım haricinde ticari faaliyetlerinden gelir elde eden kulüp neredeyse yok. Sponsorluklar düzeyinde ise büyük kulüpler dahi gelirlerini yükseltecek bir sponsor bulmakta zorlanıyor.

Türk futbol kulüplerinin Avrupa'daki rakiplerine göre bir başka dezavantajı ise dış yatırıma kapalı olan yapıları. Kulüplerin mevcut yönetim yapılarından dolayı, İngiltere, Fransa, Almanya veya İtalya'daki kulüpler gibi yabancı yatırımcıların ilgisini çekmiyor. Rus, Arap ve Uzakdoğulu sermaye her yıl Avrupa'da belli başlı kulüplere yatırım yapar hatta satın alıp mali durumlarını düzeltirken, Türkiye'deki futbol kulüpleri şimdilik bu pazarın dışında duruyor. Bu da finansal açıdan zayıf olan Türk takımlarını rekabette daha da dezavantajlı duruma düşürüyor. Örneğin, Rus milyarder Abramovitz'in sahibi olduğu İngiliz Chelsea kulübü, UEFA'nın Finansal Fair Play yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığında, Gazprom'un bir anda sponsor olması ile ekonomik darboğazdan kurtulma imkanı bulmuştu. Sadece Premier League'e 2015 İtibariyle 9 yılda giren yabancı sermayenin 9 milyar sterlin yani 10 milyar euro civarında olduğu hesaplanıyor. Son olarak İtalya'nın köklü kulüplerinden, ekonomik darboğazdaki AC Milan takımının Çinli bir gruba satılması da benzer bir finansal transferin hikayesini oluşturuyor. Buna karşın Türk kulüpleri her geçen gün ekonomik olarak günü kurtarma mücadelesi vermeye devam ediyor.

Sonuç olarak, Türk futbolu derin bir ekonomik ve sportif krizden geçerken, Avrupa kupalarındaki rekabet ortamı da her geçen gün aleyhine seyrediyor. 5 büyük ligdeki ekonomik genişleme nedeniyle artan transfer ücretleri Türk kulüplerini Avrupa'nın merkez liglerindeki kulüplerin kadrolarındaki fazla oyuncuları ya da ihtiyaç duymadıkları oyuncuları pazarlama alanı olarak görmeleri sonucunu doğuruyor. Şampiyonlar Ligi'nde temsil etme hakkı yeni getirilen statü ile çok daha zorlaşacak olan Türk futbolu otomatik olarak Avrupa'nın iki numaralı kupasına düşecektir. Burada da yine 5 büyük Avrupa Ligi'nden gelen ekonomik anlamda daha avantajlı olan rakiplerle mücadele etmek durumunda kalacaktır. Onlarca yıldır yönetişim ve altyapı sorununu çözemeyen Türk futbolu ekonomik anlamda da bir belirsizlik dönemine girmiş görünüyor. Bu belirsizliklerden biri de Haziran 2017'de yapılacak Süper Lig yayın ihalesinin nasıl bir ekonomik büyüklük oluşturacağı ile ilgili. Mevcut tablo bu noktada çok da ümit vermiyor. (Sernur Yassıkaya/Derin Ekonomi)

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • federasyon kökten değişsin 10 Ekim 2016 16:50

    afralı tafralı adamlar süper zengin olurken ve hiç bir katma değer üretmezken umarılm ki bu borçlar da vergi mükellefinin üzerine yıkılmaz benzine zam olarak dönmez yoksa döndü mü ?

  • horoz tusem10 Ekim 2016 15:41

    BORCUN BÜYÜĞÜ ONLARDA ama ne HİKMETSE ceza alan 3 PUANI SİLİNEN hep küçük diye tabir edilen ANADOLU TAKIMLARI OLUYOR,,,,,,

  • ne oldu hamdi 10 Ekim 2016 15:28

    eskiden trt de bedava maç izlenirdi sözde futbola para geldi borçlar dağları aştı maçlar paralı oldu tv lerde bedava maç izlemek kalktı sadece futbolcu komisyoncu ve terim gibiler banak satın alacak hale geldi