Ana SayfaYazarlarAdnan SalihPiyasaların gündemi
Adnan Salih [email protected] Adnan Salih

Ekonomi büyümüyor, bir yere de gitmiyor

03 Haziran 2016, 12:00 - -

Sayın Mahfi Eğilmez’in blogunun düzenli bir okuyucusuyum, olağanüstü yazılar yazılar yazıyor ve herşeyi  o kadar basit anlatıyor ki anlamamak imkansız. Ekonomiye dair yazdıkları yazılar şeker tadında hap gibi, herşey hazır.

Çoktandır yapmak istediğimiz bir şeyi AKP Öncesi ve Sonrası Ekonomi başlıklı yazısında ele almış: AKP dönemi ile önceki aynı dönemi karşılaştırarak ekonominin analizini gözler önüne sermiş.

2001 krizini çoğumuz hatırlıyoruz, anayasa kitapçığı fırlatıldı kriz patladı vs. 2001 Şubat krizinin öncülü de 2000 Ekim-Kasım aylarındaki Demirbank kaynaklı türbülans idi. 2001 krizi sonrası dolar 2 katına çıkınca ve MHP lideri erken seçim diye tutturunca Türkiye yeni bir parti ile tanıştı: AKP. Yeni parti de yıllar boyu rakiplerini sürekli geride bırakarak  ve oy tabanını daima artırarak bugünlere geldi.

AKP’nin en önemli iddialarından biri ekonominin kendi dönemlerinde büyüdüğü söylemidir. Ekonomik büyüme ve refah artışı geniş kitleler için önemli bir çekim merkezidir.

Öyle mi olmuş Sayın Eğilmez’in hazırladığı tablodan bakalım isterseniz:

Son satır önemli: Dünya ekonomisinden aldığımız payın önceki dönemden hiç farkı yok. Demek ki dünyaya göre büyümemiş ancak payımızı sabit tutmuşuz. Dünya ekonomisi büyüdüğü için de biz sabit kaldığımız halde bir refah artışı yaşamışız.

Mahfi Hoca’nın analizine ilave olarak ekonomiyi piyasa göstergeleri ile de inceleyebiliriz. Bunun için Matriks sembol oluşturma aracında aşağıdaki sembolü formülledik:

DJI endeksini USDTRY kuru ile çarptık. Bu işlem DJI endeksini TL ye çevirdi. XU100 endeksini bu değere bölerek cari kur ile ayarlanmış performansı elde ettik.
Grafiğe bakalım:

Grafik Mahfi Hoca’nın tabloları ile örtüşiyor: Türkiye reel anlamda tepeyi 2010 yılında görmüş o tarihten bu yana geriliyoruz. Grafikte son değer 1,46, bu değer 2001 yılında 0,46 imiş. 2001-10 arası kesintilerle de olsa bie yükseliş trendinden bahsedebiliriz, bu trend 2010 sonrasında terse dönmüş durumda.

Ekonomi hem tablolardan hem borsaların performansından görüldüğü üzere pek de bir yere gitmiyor. Son dönemlerde iki önemli gelişme var: Özel kesim dış borcu çok artıyor, buna nazaran kamu borcu geriliyor ve TCMB net rezerv rakamı tehlikeli bir şekilde düşüş trendinde.

Hakan Özyıldız’ın blogunda bu konuda güzel bir yazı var, yazıda kullandığı grafiği aşağıda alıyorum:

Bu grafik ve XU100/(USD x DJI) grafiği birbiri ile uyumlu görünüyor: Türkiye para kazanma ve kasalarını doldurma konularında en yüksek noktayı 2010-11 yıllarında görmüş sonrasında ise müthiş bir gerileme var.

TCMB tabii ki kuralları değiştirerek döviz sistemini yönetebilir, brüt rezervlerini de kullanabilir. Bu durumlarda eğer ekonomide yaşananlar kısa vadeli ise sorun olmaz ama daha yapısal sorunlar ile boğuşuyorsak o zaman TCMB’nin yapabilecekleri sınırlı kalır.

Ekonomi uzun süredir istenen oranda büyümüyor, büyümeyince de işsizlik azalmıyor. Yeni birşey söylemek lazım ama yeni bir şey söylemek yerine sürekli faiz indirmekten bahsediyoruz. Ekonomiyi canlandırmak adına daha başka ne yapılabiliri tartışmaktan ziyade sürekli klişe tartışmaların etrafında dolaşıyoruz.

Son dönemlerde iyi diyebileceğimiz gelişmeler de yok mu tabbi ki var. Ev fiyatları sürekli artıyor:

Kaynak:TCMB

Ekonominin büyümesinin önündeki en büyük engellerden biri de orta sınıf üzerindeki baskı olsa gerek. Çalışanların gelirleri daha doğrusu harcanabilir gelirleri sürekli azalıyor ve çalışanların işverene maliyeti sürekli artıyor.

10bin TL brüt maaş alan bir çalışanı düşünelim. Bu çalışan 2016 yılı boyunca ortalama aylık 6500 TL net kazanacak. Toplam kazancı 78000 olacak. Bu rakama karşı ssk işçi-işveren kesintileri, gelir vergisi, damga vergisi, işsizlik payları vs eklendiğinde devlete 64000 TL ödenecek. Ortaya ilginç bir tablo çıkıyor: Çalışan 78000 TL kazanırken devletde 64000 TL alıyor. Yetmiyor bir de KDV var, ÖTV var, elektrik su doğalgaz faturalarındaki enteresan vergiler var. Bunlar da hesaba katılınca çalışanın payı devletin altına düşüyor. Bu durumda da orta sınıf  ortadan kaybolmaya ve alt sınıf olmaya başlıyor. Bu durumda da doğal olarak ekonomi yerinde sayıyor.

Hesaplamaları http://www.verginet.net/dtt/maashesaplama sitesinde yapabilirsiniz.

Ekonomiler ağır yük trenleri gibidir, bir yöne doğru dönüp yol almaya başladıklarında kolay kolay ters yöne dönmezler. Ani değişimler çok kötü sonuçlara yol açabilir. Bugün aldığımız tedbirin etkisi 1-2 yılda görülebilir. Bu durumda ne yapılabilir sorusu hala ortada cevaplanmamış olarak duruyor.

Sevgili okuyucular, karanlık bir tablo çizdik ama ne dersiniz ekonominin büyümesi üzerinde düşünmenin vakti geldi de geçmiyor mu?

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (5)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Durdu Özkarcı04 Haziran 2016 00:22

    Hocam ben de Mahfi Hocamızın yazılarını heyacanla okuyorum, güzel bir yazı olmuş teşekkürler.

  • Adnan Salih03 Haziran 2016 18:56

    Sayın KIRIMLI: Tabi ki oyle birşey yok, çok haklısınız. 2001 krizinin sebebi anayasa kitapçığının fırlatılması olmadığı gibi Demirbank da 2000 yılındaki problemin kaynağı değil. Demirbank işin görünen yüzü idi ve bir anlamda kurbanı oldu. Yazıda biraz aceleye kaçmış bu paragraf. Yorumumu düzeltme olarak kabul edin. Baki selam

  • KIRIMLI03 Haziran 2016 16:15

    2000 kasım ayındaki krize “Demirbank kaynaklı” diyorsanız,ya konudan çok uzaksınız ya da taraflı bir ifade kullanıyorsunuz.Demirbank ın pozisyonu olmasa ülkede sıkıntı yoktu bir banka yüksek riskli poziyon taşıdı diye koca ülke hooop krize girdik öylemi…

  • YENİÇERİ03 Haziran 2016 14:15

    bulunduğumuz coğrafyada yine iyiymişiz diyesim geliyor aslında, memleketi rahat bırakmıyorlar ki, formasından çekilen futbolcu gibiyiz. güzel yazı emeğinize sağlık

  • baki sadi03 Haziran 2016 13:45

    yazılan yorumu yayınlamayacaksan yorum eklentisini kaldır o zaman.. borsa gündem sen kimin i...sin..