Ana SayfaYazarlarAdnan SalihPiyasaların gündemi
Adnan Salih [email protected] Adnan Salih

Fitch not indirimi kesinleşti

26 Ocak 2017, 14:55 - -

Cumhurbaşkanı danışmanlarından Sayın Cemil Ertem FITCH derecelendirme kuruluşunun yarın vereceği karar ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu ve bunun fiyatlandığını belirtti.

Bu yorumdan anladığımız ise FITCH not indiriminin artık kesinleşmiş olduğudur ve bu durumun önemi küçültülmeye çalışılmaktadır.

İlave olarak TCMB kararlarını da aşağıdaki sözlerle yorumlayan sayın Ertem

"Merkez Bankası "bu geçici bir durumdur" diyor. Merkez Bankası politika faizini yüzde 8'de tutarak buraya dönme iradesi de gösteriyor. Politika faizini tutarak "Ben piyasalara güveniyorum, yakın gelecekte bir finansal kriz görmüyorum" mesajı veriyor. Bunun da doğru olduğunu düşünüyorum. Oynaklık ve kurdaki acayip durum sürdükçe Merkez de o araçları kullanmaya devam edecek.  Faiz artırmak kolaydır ama bunun geri dönüşü zordur. Merkez Bankası kur hedeflemiyor. Kurun volatilitesini fiyat istikrarı için önleme çabası var. MB tek seferde faizi artırıp volatilitenin duracağını garanti edemez. Bu anlamda doğru yapıyor."

Sözlerinin devamında ise dolarda baskı ikinci çeyrekte azalır yorumunu yapıyor.

Bu sözlerin önemli bir danışmandan gelmiş olmasına dikkat etmek gerekir, yönetimdeki genel anlayışı yansıtıyor. Kurdaki artışın ekonomik temellerden ziyade daha dışsal ve geçici faktörlere bağlandığını gösteriyor.

Bu görüşe paralel olarak Sayın Başbakan işlerin yaz aylarında daha iyi olacağını söyledi.

Daha önce bu köşede Rusya’nın 2015 yılında benzer durumda nasıl müdahalelerde bulunduğunu ele almıştım. Sayın Ertem faiz artışının kalıcı kurun ise geçici olduğunu savunuyor ki bu yaklaşım temelden yanlış. Doğrusu faizin geçici, kurun etkisinin kalıcı olduğu gerçeğidir. Kurun etkisi gelişmekte olan piyasalar ile gelişmiş piyasalarda da farklıdır. Gelişmiş ekonomiler faizin düşük kurun değersiz olmasını isterler, bizim gibi ülkelerde ise durum faizin zaman zaman yüksek olmasını gerektirir. Önemli olan üretimin artırılması, kurun rekabetçi ama yıkıcı olmayan bir seviyede tutulmasıdır.

Faiz tek başına ekonomiyi etkileyen faktör olamaz. Faizin artması ya da düşmesi ile ekonomi hemen batmaz/canlanmaz. Eğer faizin düşmesi ekonomiyi süper hızlı canlandırıyor olsaydı Amerika yıllardır faizi sıfır seviyesinde tutmazdı. Trump geldi bir sürü değişikliğe imza attı. Sözlerini teker teker yerine getirmeye başladı. Hemen faiz artışı enflasyon artışı istihdam ve üretim artışı ile birlikte büyüme konuşulmaya başlandı.

Yaşanan örnekler önümüzde duruyor, Rusya, AB ve Amerika. Hepsi çeşitli politikaları defalarca denediler tutan oldu tutmayan oldu ama hiç bir politikaya da saplanıp kalmadılar gerektiğinde değişiklikler yapmasını bildiler.

Keynes’in meşhur bir lafı vardır:

Koşullar değiştiğinde ben de fikrimim değiştiririm ya siz ne yaparsınız bayım?

Trump’ın gelmesi ile koşullar değişti. Artık Obama ve Obama politikaları yok. Bu durumda da pozisyonlarımızı ve alacağımız tedbirleri değiştirmekte sonsuz fayda var yoksa etkileri altından kalkılamayacak kadar büyük olur.

Trump gelmeden önce her şey harika olacak yırumları yapılıyordu şimdi ise Trump erkenden gidici yorumları yapılıyor. Son örnek Sayın Emre Alkin Hocamızdan geldi:

“Benim düşüncem şu: Eğer kendini toparlamazsa, Başkanlık süresini tamamlayamadan NIXON gibi çekilmek zorunda bırakılır. NIXON bildiğiniz gibi birçok hatalar yapmıştı. TRUMP da mutlaka yapacaktır. “

Trump boş bir adam değil, ne yaptığını ve kendine neler planlandığının farkında. Farkında olmasa Oval Ofis’e Androw Jackson portresi asmazdı.  Andrew Jackson 2 defa suikasta uğradı iki defa kurtuldu. Bu davranışı ile herşeyin farkında olduğunu duyurmuş oldu.

Biz işleri / ekonomiyi sadece borsa endeksine bakarak yorumlar hale gelmiş olabiliriz. Borsa iyi ise işler iyidir. BİST100 aylık grafik ciddi bir dirence geldi:

Burdan daha da yukarı gitmesi için bir takım pozitif gelişmelere ihtiyaç var ki o pozitif gelişmeleri en azından ben pek göremiyorum.

Borsanın odak noktasında olduğunu sayın Vahdettin Ertaş’ın dünkü beyanlarından anlamak mümkün:

“2017'nin sermaye piyasaları açısından da çok önemli gelişmelere sahne  olacağına işaret eden Ertaş, özellikle geçen yıl aralık ayından bu yana hisse  senedi piyasasında güçlü bir şekilde yeniden alıma geçen küresel yatırımcıların  Türkiye'ye yatırımlarını artırarak devam ettirdiğini bildirdi.
Ertaş, bu yıl da Türkiye'nin hem doğrudan hem de portföy yatırımı  olarak küresel yatırımcıların ilgi odağı olmaya devam edeceğini belirterek, "Son  zamanlarda büyük fon yöneten şirket ve kurumların yöneticilerinin ülkemize  yaptığı ziyaretler ve açıklamaları bunu açıkça ortaya koyuyor."

Haberde şirketlere 500milyar kaynak aktırılması da vardı. Bunun detaylarını çok anlayamadım ama 250milyar devlet garantili kredi ve hisse satışlarından gelecek diye düşünebiliriz. 250milyar TL kredi söylendiği günden bu yana bir tık bile ilerlemedi, şirketlerin hisse senedi satışları ise son 1-2 yıldır minimal seviyede. Borsanın toplam değeri de belli (558milyar) buna yakın bir kaynağın ekonomiye 2017 yılında sermaye piyasaları aracılığı ile aktarılabileceğini düşünmek çok gerçekçi değil.

Eski güzel günlerin anıları ile yaşayıp yöntemlerine güvenmek çözüm getirmiyor. Parametreler değişti. Amerikan faizleri artıyor. Amerikan faizlerinin arttığı dönemlerde para Amerika’ya gider. Amerika enflasyon ile dünyaya fatura keser. Bu faturanın bedelini de en çok hazırlıksız olanlar öder.

TL tarihi zirvesinin hemen dibinde, yarınki karar ile gündüz gelirse yeni bir zirve denenir. Çok kalıcı olmaz, sonuçta beklenmeye bir durum değil. Sonrası önemli. Biz konjoktürü doğru okuyup ona göre tedbir alırsak TL değer yitirmesi durur yok bunu yapamazsak öğrenene kadar TL değer yitirir. TL değer yitirmesinin de enflasyona etkisi yok nasıl olsa işler iyi gidiyor diyerek kendimizi kandırmaktan başka bir şey de yapmamış oluruz.

Doğru aksiyonların en kısa sürede alınması gerekiyor, günü kurtarmak çözüm değil.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (6)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Adnan Salih30 Ocak 2017 09:53

    Çanakkale köprüsü bedeli 10,3milyar TL. Geçiş ücreti cari kur ile 67 TL, otoyol kilometre başına 5EURO cent. 16 yıl süre vermiş şirket. Başa baş gelmesi için günde 26000 araç geçmesi gerekir. Bu garanti verilip verilmedi mi bilemiyorum. Önceki otoyol/köprü ihalelerinde minimum araç geçiş sayısı garanti altına alınmıştı.

  • acizim29 Ocak 2017 17:07

    salih bey siz 10 yıl öncesinden buğün daha zengin iseniz ülke iyi yoldadır. boşuna karamsarlık pompalamayın.

  • acizim29 Ocak 2017 17:01

    bardağın dolu kısmını hiç görmeyen karamsar bir yazı olmuş. çanakkale köprüsüne neden teklifler geldi onca iş neyle nasıl yapıldı.savaştayız üstelik

  • melih28 Ocak 2017 16:36

    sevgili salih siz ve intira bey farklısınız ayrı bir yorum farkınız var ve tesbitlerinizde akademik sağlam temelli..sallama yok..keşke yorumlarınız daha çok kişiyue ulaşabilse.*

  • Gıyas hicabi26 Ocak 2017 19:23

    Sayın Salih. Yine döktürmüşsünüz. Hakkımızda hayırlısı. Bizim ekonomi yönlenlendirme sistemimiz, bürokratların durumu ile genel yapı, değişimi ıskalayacak kadar hantal. Dinamik olmak ölüm kalım meselesi. Bunu niye görmezler yau.

  • Sektörden26 Ocak 2017 18:13

    Üstad dünya ve ekonomi görüşünü çok takdir ediyor ve beğeniyorum. Her zamanki gibi çok yerinde ve doğru tespitler. Eline kalemine sağlık.